|
C. Didem DEMİRCAN
KalDer Bursa Şubesi
Sağlıkta Kalite Uzmanlık Grubu Üyesi
Sosyal Hizmet Uzmanı
Aile Danışmanı |
Sosyal Sorunlarımızdan Kimsesizlik, Evsizlik
(Bimekan, Homeless)!
Bir kalite gönüllüsü olarak insanının yaşam kalitesinin önemine değinmek istiyorum. Aslında uzun uzun yazabileceğimiz bir konu olan evsizlik konusuna bu yazı ile bir başlangıç yapabiliriz diye düşünmekteyim, gerçekten önümüzde büyüyen ve görmek istemediğimiz bir sosyal sorun olarak evsizlik kapımızda…
1980’li yıllarda daha çok dikkati çekmeye başlayan ve zaman içinde yükselişini sürdüren evsizlik olgusunun; günümüzde sağlığı bozan, mortaliteyi artıran, ömrü kısaltan en yaygın sosyal ve toplum sağlığı sorunlarından biri haline geldiği, yapılan araştırmaların sonuçlarından anlaşılmaktadır. Bu sorunun, hızlı kentleşme ve sanayileşmeyle birlikte, gelişmiş ülkelerde dahil olmak üzere birçok ülkede ve Türkiye’de de önemli boyutlara ulaştığı belirtilmektedir.
UNESCO’nun 1987 yılında deklare ettiği “Uluslararası Evsizler Yılı” konunun sadece Amerika ile sınırlı olmadığını ortaya koymuştur. Birleşmiş Milletler’e göre, dünya çapında 100 milyon evsiz bulunmaktadır. Bunlar herhangi bir yeri olmayan, dışarıda uyuyan (parklarda, merdivenlerde, kapı eşiklerinde, köprü altlarında) kişilerdir. Diğer taraftan bir başka istatistiğe göre dünya üzerinde 1 milyar evsiz bulunmaktadır. Bunlar tehdit altında barınaklarda, mülteci kamplarında yaşayan kişilerdir. Son dönemde ülkemizdeki yoğun Suriyeli mülteci grupları bu sorunu ülkemiz adına daha da hızlandırmaktadır. Pek çok sosyal sorunun bir bileşkesi görünümünde olan evsizlik, insanlık tarihi boyunca görülmekle birlikte hiçbir zaman son 10 yıldaki sayılarda yaşanan bir sorun olma özelliği taşımamıştır. Günümüzde dünyanın her noktasında evsizlik, ülkelerin gelişmişliklerinden de bağımsız olarak sayıları gittikçe artan bir sosyal sorun olma özelliğine kavuşmuştur. (1)
Toplumsal yapımızda önemli bir sorun olan evsiz ya da kimsesizler büyük şehirlerde daha yoğunluklu olarak bulunmakla birlikte küçük iller, ilçeler ya da daha küçük yerleşim birimlerinde de karşımıza çıkabilmektedir. Bu önemli sorunda bir birey olarak bizim onları nasıl gördüğümüz/görmezden geldiğimiz önemlidir. Zira evsizler, kimsesizler zaman zaman karşılaşabildiğimiz toplum üyeleri olmakla birlikte, bizler genellikle onları görmeyiz ya da bilinç dışı bir davranış olarak görmezden geliriz.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, ülkemiz için de önemli bir sorun haline gelen evsizlik, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde artış gösterdiği gözlenmekle birlikte, evsizlerle ilgili çalışmaların yetersizliği nedeniyle resmi kurumlarca açıklanmış bir istatistik bulunmamaktadır. Bununla birlikte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi verilerine göre İstanbul’da sokakta yaşayan yetişkinlerin sayısının ortalama 500-600 olduğu tahmin edilmekte, 2006 yılında kar fırtınası nedeniyle donma tehlikesine karşı, belediye ekipleri tarafından 4 günde 464 evsizin, 2008 yılında 159 evsizin belirlenerek spor salonlarına yerleştirildiği bildirilmektedir. Ankara’da da Behice Eren Çocuk ve Gençlik Merkezi, 2002-2006 yılları arasında toplam 964 evsize hizmet vermiş ve bunların %54’ü sokaklara geri dönmüştür. (5) Evsizlerin tam sayısını belirlemek amacıyla birçok araştırma yapılmıştır. Ancak evsizlerin sayısını tam olarak belirlemek mümkün değildir. Çünkü bu insanlar sürekli yer değiştirmektedirler. Bu yüzden bir çok araştırma evsizleri buldukları yerde tanımlamaya çalışmıştır. (1) ABD ve İngiltere’deki evsizlerin heterojen bir grup oluşturdukları ve coğrafi olarak hareket halinde oldukları üzerinde durulmaktadır. Özellikle genç evsizlerde sık yerleşim değişikliği (coğrafi mobilizasyon) görüldüğü bildirilmektedir. (2)
Yapılan araştırmalar evsiz olmanın, kimsesiz olmanın gerekçelerinin değişik sebeplere dayandığını göstermekte, bu sebeplerden en önemlilerini;
1. Gerçekten evsiz ve/ veya kimsesiz olmak,
2. Aile üyeleri ile yaşanan çatışmalar nedeniyle kimsesiz durumda olmak,
3. Aile üyelerinin yarattığı sorunlar nedeniyle kimsesiz / bimekan olmak,
Şeklinde sıralamak mümkün olmaktadır. Kimsesiz, evsiz durumda yaşayanların olumsuz hava koşullarından korunmak ve geceleri barınmak için tercih ettiği yerler vardır. Genelde parklarda gördüğümüz kimsesizler, bazen köprü altlarını, bazen binaların girişlerini, bazen de bankaların ATM kulübelerini sığınacak bir yer olarak seçmektedirler.
Yapılan kaynak taramasında ülkemizde evsiz ya da kimsesiz kişilerle ilgili yeterli bilimsel çalışma bulunamamıştır. Bu nedenle ülkemizdeki evsiz ya da kimsesiz konumuna gelmede önemli etkenler, kimsesiz ve/ veya evsiz kişilerin yaşadıkları sorunlar konusunda sağlıklı değerlendirme olanağı bulunmamaktadır. Ancak kimsesiz ve / veya evsiz kişilerin uygun olmayan barınma ve beslenme koşulları nedeniyle ortaya çıkan sosyal sorunları yaşamak durumunda kalan bazı kurumlar vardır. Bunlardan en önemleri sağlık kuruluşları (genelde devlet hastaneleri), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının taşra teşkilatı (İl, İlçe Müdürlükleri, yatılı kuruluşları) , belediyeler ve sosyal yardımlaşma vakıflarıdır. Bu kurumların hizmet politikaları kimsesiz ve /veya evsiz bireylerin sosyal adalet ilkesi çerçevesinde sağlık, barınma ve sosyal yardım hizmetlerinden yararlanmalarına yönelik düzenlenmiş olmakla birlikte, hizmetin verilmesi aşamasında zaman zaman sözkonusu politikaların dahi çözemediği sorunlar yaşanmakta, kurum çalışanları sık sık çaresiz kalabilmektedir.
Kimsesiz ve /veya evsiz olarak nitelenen bir kişi herhangi bir sebeple sağlık kuruluşuna başvurduğunda ya da getirildiğinde, kişinin olumsuz yaşam koşulları nedeniyle genel temizliğinin, vücut hijyeninin olmaması ve yaşadığı ortam itibariyle olası bulaşıcı hastalıklar açısından sağlık çalışanı için risk oluşturması gibi etkenlerle sağlık çalışanları hizmet vermekte zorlanmaktadır. Bu sıkıntılara ilaveten bu tür vakaların çoğunda alkol problemi, sosyal hayattan kopuk olması nedeniyle kurallara uymada ve tedaviye uyum sağlamada direnç göstermeleri ciddi sorunlar yaratmaktadır. Evsiz ve /veya kimsesiz hastaların sağlık kuruluşuna gelmesinden itibaren sağlık çalışanlarının muhatap olmak durumunda kaldığı sorunlar, kişinin hastaneden ayrılmasına kadar yoğunluk arz etmektedir. Hastanın temizliğinin sağlanması, temiz uygun kıyafet bulunması, tedaviye uyum sürecinde psiko-sosyal destek sağlanması, ve en önemli sorun ise tedavi sonrası günlük yaşamını yardımsız sürdüremeyecek durumda olan bu tür hastaların taburcu edilerek hastaneden ayrılmasının sağlanamamasıdır. Çağın gereklerine uygun olarak son yıllarda ülkemizde bu tür hastaların nakledilebileceği kurum ve kuruluşların sayısı artmıştır. Ancak uyulması gereken mevzuat ve bürokratik işlemlerin uzunca bir zaman alması hastayı, sağlık kurumunu ve sağlık çalışanını oldukça zor durumda bırakabilmektedir.
Çok çok özet halinde değinmeye çalıştığım bu sosyal sorunumuz ile ilgili tanımlama ve sağlık çalışanlarının konu ile ilgili yaşadıkları sorunlar konusunu ayrıntılı kaleme alarak paylaşmak isterim.
Kaynakça
1- Özdemir, U. “Evsizlik ve Evsizlere Genel Bir Bakış” Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, Cilt:21, Sayı:2, 2010-2
2- Türkcan, S. ve Türkcan, A. “Psikiyatri ve Evsizlik: Bir Gözden Geçirme Çalışması’’, Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nöroloji Bilimleri Dergisi, 1996 |