KalDer Türkiye Kalite Derneği Bursa Şubesi
E-Bülten

Toplam Kalite Bir Yaşam Biçimidir

2024
Sayı:263

Funda Özvatan

KalDer Bursa Şubesi

Çevre ve İş Güvenliğinde Kalite Uzmanlık Grubu Üyesi

Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri Uygulamaları

Üzerine Bir İnceleme

Çevre, iş sağlığı ve güvenliği yönetimin taahhüdü ile her kademe de heyecanla başlar. Üst yönetimin bir gemi kaptanı gibi; çevre, iş sağlığı ve güvenliği stratejisini belirlemesi,yolun ne kadarının alındığının düzenli takip etmesi ve bu heyecanı yönetmesi beklenir. Bu yolda ilerlemek için gerekli kaynakları da sağlamalıdır.

Tecrübelerimizle gördüğümüz ise, beklenen ve olması gereken arasında genelde ciddi bir fark olduğudur. Gördüğümüz uygulamalarda genellikle sorumluluk bir kişinin üzerinde kalır. Hedefleri belirleyerek yön veren, uygulamaları belirleyen ve uygulayan, herkesin de uygulaması için ikna etmeye çalışan tek bir kişi olup çıkar. Sistem sanki şirket süreçlerininin daha iyi yönetilmesi için değil de bu kişi istediği için kurulmuş gibi olur.

 

Sistemler herkesin katılımı olmadan yürümezler. Görevlendirilen kişi her zaman tüm tarafların arasında kalır. İş göreni ikna etmeye çalıştığında işverenin tarafında, işvereni ikna etmeye çalıştığında da iş görenin yanındaymış gibi görünür. Bölümler arasında sistemin gerektirdiği iş bölümünü oluşturmak için bir uzlaşma sağlamaya çalıştığında hep karşı tarafta görülür. Katılım ve sistemin doğru uygulanmasını sağlamak için herkesle iletişime geçip ikna etmek durumundadır. Bu nedenle de ikna kabiliyeti yüksek ve sabırlı kişiler olması gerekir.

 

Doğal olarak sistemin yaygınlaştırılması ve katılımın sağlanması da atanan kişinin yetişebildiği ölçüde olur. Genellikle sınırlı kalır ve şirket kültürü oluşturabilecek seviyeye ulaşamaz. Kültür oluşturmak bir liderlik işidir ve üst yönetimin katılımını gerektirir.  Yönetimin tam desteği ve liderliği olmadan da bir kültür oluşumundan bahsetmek mümkün değildir.

 

Sektördeki uygulamalara baktığımızda ise, merkezi iç denetim mekanizması olan ve/-ya yabancı ortaklı şirketlerin kültür oluşturmakta ve yönetim sistemlerini uygulamak konusunda daha başarılı olduklarını görmekteyiz.

 

Merkezi iç denetim mekanizması olan firmalarda, yönetim kuruluna bağlı olarak gelen denetçilerin değerlendirmelerini; direk yönetim kuruluna raporlaması ve firmaların performans hedeflerinde de bu değerlendirmelerin  göz önüne alınması ciddi bir itici güçtür. Yabancı ortaklı firmalar da ise; merkezi Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği biriminin standart seviyeyi belirlediğinden ve uygulanmasını etkin olarak takip  ettiğinden uygulamaların iyi seviyede olduğu gözlenmektedir.

 

Kendi olanaklarıyla yetiştirdiği iç denetçilerle ve dış denetimlerle sistemini iyileştirmeye çalışan firmalarda ise; ayrıca zaman ve kaynak ayırmaktansa günlük iş koşuşturması içinde  vakit ayrılmaya çalışılan  yönetim sistemleri; inandırıcılığını kaybetmekte, performansı giderek düşmektedir. Ayrıca Zamanla; sadece ara ara denetimlerine hazırlanılan, doküman üzerinde kalan bir sistem haline dönüştüğü, kültür oluşumundan uzaklaştığı görülüyor. Hatta sistemi gereksiz görmeye başlayan bir kültürün oluştuğu da izlenebilmektedir.

 

Tüm bunlara rağmen her ne kadar genel olarak yönetim sistemlerindeki uygulamalarda kurumsal firmalar daha iyi durumda görünseler de, iyi uygulamaların sahipleri; yabancı, yerli, kurumsal, küçük ölçekli, patron şirketi fark etmeden; yöneticinin Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği konularında liderlik yaptığı ve gerekli özeni gösterdiği firmalardır. Eğer yönetici doğru yönlendirip, gerekli kaynağı sağlayarak, taahhüdleri yerine getiririrse yönetim sisteminde asıl verim alınmaktadır. Bunun da örneklerini küçük ve büyük her firmada rahatlıkla görmekteyiz.

Geri