KalDer Türkiye Kalite Derneği Bursa Şubesi
E-Bülten

Toplam Kalite Bir Yaşam Biçimidir

2024
Sayı:263


Aslı Deniz
Psikolojik Danışman&Psikoterapist
KalDer Bursa Şubesi
Eğitimde Kalite Uzmanlık Grubu Üyesi

Z Kuşağı Çağın İlerisinde! Peki Bizim Eğitimimiz Bu Kuşağın Neresinde?

Geçenlerde okuduğum bir araştırma sonucu ve uzun zamandır gençlerle ve yetişkinlerle çalışan bir terapist olarak çalıştığım kitleyi tanımak için okumalarımdan yola çıkarak böyle bir yazı yazmaya karar verdim. Bahsettiğim araştırma 1300 tane, 13-18 yaş arası (z kuşağı), ortaokul ve lise öğrencisinin  tutumları, tercihleri, öğrenme ve eğitime ilişkin beklentileri ile ilgili. Araştırma sonuçları da açıkça gösteriyor ki Z kuşağı olarak tanımlanan kitle, çok bariz şekilde önceki kuşaklardan farklı özelliklere sahip.  Hal böyle olunca aklıma ilk gelen ve bu yazının da içeriğini oluşturan mesele şu:  “Şu anda hali hazırda Z kuşağı denilen kuşak üniversite eğitimine kadar gelmişken, sürekli değişkenlik gösteren eğitim sistemimiz bu kuşağa ve bu kuşağın özelliklerine ve ihtiyaçlarına ne kadar hazır ve uygun? Dahası acaba Z kuşağı denilen bu kitleyi diğerlerinden ayıran özelliklerini ne kadar biliyoruz ve Z kuşağını gerçekten tanıyor muyuz?"



Bu yazı “Biz de çocuk olduk, genç olduk ama böyle değildik” diyen ebeveynlere, “Bu devirde çocuklara öğretmenlik yapmak zor, sınıfta yerinde oturtamıyorum” diyen öğretmenlere ve  de “Neymiş bu Z kuşağı” diyenlere sesleniyor...

Peki nedir bu kuşak meselesi acaba? Sosyal bilimcileri farklı isimlerle tarif ettikleri, kültürel özellikleri açısından birbirinden farklılaşan sekiz kuşaktan bahsedilmekte. Nüfus bilimciler farklı şekillerde tanımlasalar da, bu tanımlama daha genel kabul gören bir anlayıştır. Bu yazıda ağırlıklı olarak Z kuşağı olarak tanımlanan kuşaktan ve kısaca X ve Y kuşağından bahsedeceğiz. “X Kuşağı” kavramı Kanadalı Dougles Couplant tarafından bulunmuştur. Ortalama yaş aralıkları ise şu şekildedir.

X kuşağı: 1969-1979
Y kuşağı: 1980-1995
Z kuşağı: 1996 dan sonra doğanlar (2000 ya da 2003 sonrası doğanlar olarak tanımlayanlarda var)

X Kuşağı, merdaneli çamaşır makinesi ile tanışan, transistörlü radyolar, kasetçalarlara ve pikaplara tanıklık eden nesil. Bu kuşak kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor.  İş yaşamlarında çalışma saatlerine uyumlu olup iş motivasyonları yüksektir.

Y Kuşağı, bilgisayar ve cep telefonu hayatlarının büyük bir kısmını kaplıyor. Daha az çalışıp daha fazla kazanmak istiyorlar. Esnek çalışma saatleri onlar için önemli. İş- özel hayat dengesi onlar için önemli.  Takım çalışmasına yatkınlar. Otoriteyi rahatlıkla sorgulama eğilimindeler. Eğlenceyi ve kazanmayı çok seviyorlar. Eş zamanlı olarak birkaç işi aynı anda yapabiliyorlar. Geri bildirim, onaylanma ve övgü onlar için çok önemli.

Z kuşağı, “Dijital doğanlar” ise diğer jenerasyonlardan tamamen farklı bir kuşak. Anlamlı ve özgün deneyimler peşindeler. Z kuşağı kendilerinden önceki kuşaklardan oldukça bağımsızlar. Bir şeyi anlamak için birbirleri ile etkileşim halindeler, kendi kararlarını kendileri veriyorlar. Sürekli öğrenme peşindeler. Onlar için “Teknoloji her zaman her yerde”.



Araştırmalar üniversite eğitimine, her kuşağın bir öncekinden daha fazla önem verdiğini gösteriyor, z kuşağı içinde bu böyle. Onlar için üniversite eğitimi iyi bir işe giden yol.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bugünün öğrencileri pasif öğrenen olmayı reddediyorlar. Bu çocuklar basit şekilde sınıfta oturup not alıp, aldıkları notları daha sonra sınavlarda ezberlemeyle ilgilenemiyorlar. Onun yerine öğrenme sürecinin aktif bir parçası olmak istiyorlar. Bu kuşak sosyal öğrenmeye inanan, aktif katılımlı , ve öğrenme sürecine doğrudan dahil olma eğilimindeler. Onlar için işbirlikli öğrenme sadece yüz yüze iletişimi kapsamıyor, okul dışında diğer kişilerle de dijital araçları (skype, forumlar vb) kullanarak öğrenme konusunda da oldukça rahatlar.

Bu kuşak gelecekteki kariyerlerini, ilgilerine en uygun ve istedikleri her şeye sahip olabilecekleri şey olarak tanımlıyorlar. Üniversitenin başlangıcından itibaren kariyer odaklı ve girişimciler. Geçen yıl İngiltere’de 14 yaşında Harvey’in  araç sahiplerine “vergi hatırlatma fişi” satıp 100 bin sterlin kazandığını,  bu parayla da 4 dönüm arazi alıp, bir inşaat şirketinin 2 milyon sterlinlik teklifini kabul ettiğini hatırlarsınız. İşte kariyer odaklı, girişimci ve sonuç odaklı tipik bir Z kuşağı genci.

İnternet olgusu,  onları oldukça bağımsız, öz güvenli ve araştırma konusunda rahat kişiler haline getiriyor. Aynı zamanda You Tube videoları ve online öğrenme platformları sayesinde kendi kendilerini eğitebiliyorlar. Bu sayede kendi kararlarını rahatlıkla verebiliyorlar, ki bu onları onay bekleyen, danışmanlığa önem veren Y kuşağından ayıran bir özellik.

Kariyer seçimleri konusunda da yine Y kuşağından farklılıklar gösteriyor. Y kuşağı daha sağlık alanı ile ilgili alanlara yönelirken, Z kuşağı daha çok bilgisayar bilimleri, video oyunu geliştirme gibi teknoloji alanlarına yönelmiş durumdalar. 

Teknolojik açıdan bu üç kuşak birbirlerinden oldukça farklılar:
- X kuşağı(1960) 
Televizyon 
Video 
Analog telefon 
Masaüstü bilgisayar 
Pikap 
Faks

- Y kuşağı (1980) 
HD televizyon
Video oyunları 
Dijital telefon 
İnternet
CD
E-posta

- Z kuşağı (1996)
Web TV
Online oyunlar
Akıllı telefon  
Sanal DÜnya   
DVD   
Skype, Snapchat


Z kuşağının en büyükleri şu anda lise ve üniversitedeler ve gelecekleri ve eğitimleri için oldukça iddialı planları var. Okullarda ise bu çocuklara eğitim veren çoğunluğu X kuşağının oluşturduğu ve Y kuşağının da dahil olduğu öğretmenler var. Evet daha öncede öğretmenler ve öğrenciler arasında kuşak farkı vardır. Ancak bu defaki farklılık daha önce görülmemiş bir farklılık çünkü dijital bir ayrım var arada. Z kuşağı iletişim, sosyalleşme, oyun, ortamlarında olağanüstü bir farklılık sergiliyorlar. Bunun anlamı şu sınıfta ilk kez dijital odaklı bir grupla karşı karşıyayız.

Endüstriyel bir yapı için yetişen X kuşağı şimdi bambaşka bir ekonomik dönem için öğrenci yetiştiriyor. Ve bu onların yetiştiği şekilde zil çalınca sınıfa giren, kurallara uyan, sessizce dinleyip öğrenen, görevleri sorgusuz yerine getiren fabrika çalışanı yetiştiren sistemden çok daha farklısını gerektiriyor.

Y ve Z kuşağı mezunları ücret tabanlı hizmet veren ekonomide “bilgi çalışanları” olarak mezun oluyorlar. Bu yeni sistemde çalışanlar,  bilgiyi sentezleme, problem çözme, yenilikçi olabilme özellikleri açısından daha değerliler. Aynı zamanda teknolojik gelişmelerle birlikte artık insanlar işe gitmek zorunda değil, evden kendi istedikleri çalışma saatlerinde de çalışabiliyorlar.

Arada böyle bir uçurum varken, Türkiye’de hala ağırlıklı olarak sınıflarda klasik şekilde ders kitapları ile, anlatım tekniği ile eğitim aynı şekilde devam ediyor. Hala çocuklardan sessizce öğretmeni dinlemesi, 40dk oturması,verilen ödevleri ikiletmeden yapması bekleniyor. Doğuştan dijital olan bu çocukların beyinleri ise farklı öğreniyor. Online ortamda çocuklar çok fazla duyusal uyarıma maruz kalıyor, ve her şeyi deneyimleyerek öğreniyor. Bir bilgisayar oyununun yönergesini okumuyorlar,aslında hiç bir yönergeyi okumuyorlar, sadece deneme yanılma yoluyla çok kolay ve hızlı bir şekilde öğreniyorlar.

Durum böyleyken yeni kuşak ile köprü oluşturmak için, öğretmenlerin Z kuşağı öğrencilerinin dünyasını anlamaları yeterli değil, aynı zamanda yetiştirilme tarzlarından kaynaklı kendi ön yargılarının da farkına varmalılar Şu anda ne kadar teknolojik okur yazar olduğumuz önemli değil,  X kuşağının çocukken Z kuşağı ile karşılaştırıldığında teknolojiden mahrum olduğunu hatırlaması gerekir. 

Artık yeni dünyada eğitimciler öğrenmeyi kolaylaştırmak için dijital kitaplar, online videolar, öğrenme ile ilgili web siteleri (Khan Akademi vb.) gibi daha teknolojik şeyler kullanıyorlar.

Ken Robinson’un dediği gibi, bu yeni dünyada başarılı olacak  çalışanları geliştirmek için okullar, yaratıcılığı, içsel motivasyon ve esnekliği teşvik etmeli. Bu nedenle öğretmenler, bu “dijital doğan” öğrencilere öğretirken kendi zamanlarındaki ekonomik koşullar için hazırlamış eğitim sistemlerinden daha farklı öğretmeliler.

Bu da akla şu soruları getiriyor: Bugünün öğrencileri için hangi eğitim yaklaşımı kullanılmalı? Bugünün sınıfları için uygun yaklaşımları nereden bulacağız? Gerçekten eğitim düzenini tamamen değiştirmek zorunda mıyız?

O zaman bu sorular aklınızda tutun ki, diğer ayki yazı da yanıtlarını bekleyin.
Geri